20 Eyl 2007

Kulak Ağrısı

Çocukluğumun geçtiği Bulanık'ta ve köylerinde, birisi ölünce, kendi evinin önünde yıkarlardı ölüyü. Çok da özenle kapatmaya çalışmazlardı. Çarşafları gererek oluşturdukları bir bölmede yaparlardı bu işi. Bütün çocuklar gibi ben de ölüyü görmeye çalışırdım. E çok da zor olmazdı bu. Ben öyle uzun uzun bakamazdım. Görünce hemen kaçardım ama birazdan yeniden dönerdim bir daha bakmak için.
Gördüğüm şey günlerce gitmezdi gözümün önünden. Gece yatağa girdiğimde bu görüntü uyutmazdı beni. Yatakta korkuyla kıvranırdım. Ölen kişiyi düşünürdüm. En çok da mezarda ilk uyanma anı beni dehşete düşürürdü. Bize hikaye şöyle anlatılırdı: "Mezara konulduktan sonra ölü canlanır, kalkmak ister tak diye kafasını tahtalara çarpınca, aaa ben ölmüşüm der, öldüğünü anlar, işte o anda kelime-i şahadet getirmesi gerekir, yoksa cehenneme gider. " Cehennem filan değil de karanlıkta o ilk mezarda uyanma anı beni çok ürkütürdü.
İki ablamla aynı odada uyurduk. Onlar birlikte, aynı yatakta yatarlardı. Ben onları kıskanırdım.
Gece ölüyü düşündüğüm için korkar, korktuğum için bir türlü uyuyamazdım. Sonunda ablamı çağırırdım yanıma, korktuğumu söylemeye utanırdım ama. Gelmek istemezdi. Mızıldanarak rahatsız ederdim. Korkuyorum demezdim. Kulağım ağrıyor, noolur azcık kulağıma üflesen derdim. Nefesiyle kulağımı ısıtınca ağrım geçiyordu güya. Ablam sonunda dayanamaz gelirdi yanıma ve ben onun sadece ilk sıcak nefesini anımsardım.
Uyuyamadığım gecelerde bazen ablamı düşünürüm, gelip azcık üflese kulağıma noolur yani...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

ablanın o sıcacık nefesini duyumsadım ben de.ne hoş anlatmışsın..