9 May 2008

Babamın Kütüphanesi

İlçe Halk Kütüphanesi, babamın müdürlüğünü yaptığı Halk Eğitime bağlı bir birimdi. Çoğu, resmi devlet yayınevlerinin kitapları olmak üzere epeyce kitap vardı burada. Kitaplarla kurduğum ilişkide babamın ve bu kütüphanenin büyük payı oldu. Kütüphaneye gelen kitapları babam önce eve getirirdi abimler ve benim görmemi isterdi, "Bakın bakayım var mı istediğiniz?" diye sorardı. Üç abimden hiçbiri kitaplarla ilgili olmadı, bu ilişkiyi sadece ben kurabildim. Kültür bakanlığının küçük boy ciltli çocuk kitaplarını, altın gümüş masallarını birer birer okudum.
Ortaokulda Dostoyevskileri, Tolstoyları arka arkaya deviriyordum. Bazılarını anlamıyordum ama olsun okuyor ve bitiriyordum. Bazı günler babamın dairesine giderdim. Genellikle daktiloda yazı yazıyor olurdu. Odasının kapısında beni görünce elini kaldırır "gel" derdi, yanına gidince yumuşacık okşardı beni, pek ender öperdi. "Kitap almaya geldim." derdim gururla, elimde bitirdiğim bir kitap olurdu. Alırdı elimdeki kitabı şöyle bir bakar, sayfalarını karıştırırdı, sonra yerinden kalkar eli omuzumda beni yandaki kütüphane odasına götürürdü. Kütüphanede kimse olmazdı genellikle, kütüphane memuru babamı görünce hemen ayağa kalkar ve bizi karşılardı. Babam, elindeki kitabı memura uzatır, "bitirmiş" derdi gururla, sonra bana "bak seç bir kitap da ablan versin sana" derdi ve dönerdi. Kitapları uzun uzun incelerdim, bazen ilgimi çeken bir kitap bulamasam da, alırdım birini, çünkü kitaplar benim için, babamın, bakışıyla, yumuşak dokunuşuyla beni okşaması demekti, babama dokunmak demekti, bundan güzel ne olabilirdi ki...