15 Şub 2008

Tek Bi Çekko

Nedense Orhan’ın hikayesi beni daha çok etkilemişti diğerlerinden. O, aslında olmayan “Tek bi Çekko” adlı bölücü, yıkıcı ve her bakımdan korkunç bir örgütü kurmak ve yöneticiliğini yapmaktan yargılanıyordu ya da aynı zamanda bu örgütün çeşitli suçlarından cezalar almıştı. 4 yıldır içerdeydi. Kürttü Orhan, tamam camiden toplamamışlardı ama “Tek bi Çekko” diye bir örgüt de yok diyordu. O, evet devrimciydi, tamam ama, bayağı da yorgundu.
Orhan hastaydı. Ne yese çıkarıyordu. Ne yiyeceğini bilmiyordu. Bir deri bir kemikti. Bakışları her geçen gün daha derinleşiyordu. Uzun uzun dalıyordu, az konuşuyordu. Koğuşumuzda üç tane adli suçlu vardı (kaçakçı filan) onlarla sadece o domino oynuyordu. Çatlak bir sesi, bir de kızı vardı. Kendi söylemişti 8 yaşında mı ne? Benim içime söndürülmemiş bir izmarit gibi düşmüştü bu. Sekiz yaşında kızlar ne düşünürler hapiste olan babaları hakkında?
Orhan kızını en son iki yaşında görmüş. Orhanın kızı Şirvan babasını ne zaman gördüğünü anımsamıyor.
Orhan hasta ve yorgundu onun bir kızı vardı, olmayan bir Tek bi Çekko örgütünü kurmuş ve yönetmişti. Orhanı, bir sabah erkenden koğuştan alıp götürdüler. İtiraf yasası çıkmıştı. Yani eğer samimi itirafta bulunup bilgi verirsen senin suçunu affedebiliyor veya azaltıyordu devlet. İtiraf dilekçesi veren mahkumları hızla diğerlerinden ayırıyorlardı herhangi bir çatışmayı önlemek için.Orhan’ı bir sabah erkenden alıp götürdüler. Arkasından sloğan atıp marş söyledi bazıları. Ama Orhan, tek bi Çekko adlı olmayan bir örgütü yönetmekle suçlanıyordu veya ceza almıştı, üstelik onun altı yıldır, tamaltıyıldır görmediği bir kızı vardı. Bu yaşta kızlar babalarına hayran olurlardı. Adı Şirvandı.
Orhanı bir daha görmedik. Onu bizden alıp kaçırdılar. O, onlardan olmuştu.
85 yılının mayısında , ben şirinyer askeri cezaevindeyken oldu bunlar, bizim davamız sürüyordu, benim hakkımda 6 yıl 8 ay 10 gün ceza istiyorlardı. 21 yaşındaydım. Askeri savcı diyordu, bu kadar hapis diye. Üstelik ceza alacağım da kesin gibiydi, çünkü evimde yapılan aramada tam 120 tane (adet) üzerlerinde “Yaşasın 1 Mayıs” yazan “trik” bulunmuştu. (trik ne ya, bilmiyorum, dosya kağıdı işte) Orhan’ın sonradan, dışarıya çıkamadan kanserden veya başka bir hastalıktan öldüğünü duydum.
Öldü Orhan. Kızını bilmiyorum...Sonra biz çıktık.
Şirvan? O, Orhan’ın kızıydı. Bilmiyorum.

12 Şub 2008

Kitap Çalma

İlk kitap çalma eylemimi Bayazıt Sahaflar Çarşısında gerçekleştirdim. Lisedeydim. Sahaflar Çarşısı, Bayazıt Meydanı, benim için büyüleyiciydi. Ne yazık ki, çok fazla gidemediğim yerlerdi, hem İstanbul'un hem de buraların yabancısıydım. Kitabın sürekli olarak kutsandığı bir ortamda büyümüş ve sürekli okuyan biri olarak çarşının benim için anlamı çok fazlaydı. Bir çok baskısı artık yapılmayan kitaplar sandıkların içinde yerlerdeydi, karıştırdıkça yeni cevherler buluyordum.
Kitaplar ucuzdu ama ben çok parasızdım. Çarşıya ilk gidişimde, arkadaşımın elinde çıkışta hiç para vermeden aldığı üç kitap vardı. Ben ise paramla bir şiir kitabı satın alabilmiştim. "Arakladım" dedi gülümseyerek, "ne var yani ayıp mı?"
Sonraki gidişlerimde ben de arakladım. Çok çekiciydi kitaplar. Yeditepe yayınlarının şiir kitapları, de yayınlarının hala daha hayran olduğum kitapları... Sonraları Karaköy vapur iskelesindeki kitapçıdan da aşırmaya başladım, satın da alıyordum, tutkuyla ve büyük bir açlılıkla ne bulursam okuduğum bir dönemdi, bu yüzden en çok harcama yaptığım şey de kitaptı.
Bütün aldığım kitapların iç kapağına özenle alınış tarihini, nereden aldığımı ve adımı yazardım, eğer aşırdığım bir kitapsa bir de "ark" yazardım, araklamanın kısaltılmışı yani.
Kitap araklama olayını üniversitenin birinci ikinci sınıflarında da sürdürdüm. Çaldığımız kitapları arkadaşlarımıza övünerek gösterdiğimiz zamanlardı; abi diye saydığımız kişiler, fakülte kantininde, kitap çalmanın erdemlerini anlatıp durmaktaydılar. İzmir'de Sergi ve İleri Kitabevleri en gözde kitapçılarımızdı, çok da kitap satın aldığımızdan "iyi müşterileriydik" aynı zamanda onların.
Nasıl bir düşünce geliştirdiğimi bilmiyorum ama üçüncü sınıfta son verdim kitap çalma olayına, benim için bu eylem herhangi bir hırsızlıktan farksız oldu birdenbire. Bir daha hiç çalmadım, hatta, kendimi bu nedenle suçladığım bile oldu.
Bugün durup baktığımda o yıllara, suçluluk filan duymuyorum, yaptıklarım o dönemde yaptığım başka bazı şeyler gibi, birer ergenlik dönemi tepkisi gibi geliyor.
Kitaplarını çaldığım bütün kitapçılardan özür diliyorum, sizlerin aynı zamanda en iyi müşterilerinizden biri oldum, beni affedin.
Kitaplarını çaldığım bütün şair ve yazarlardan da özür diliyorum, sizlerin de aynı zamanda en iyi okuyucularınızdan oldum, beni affedin.