1 Eki 2007

İlk Aşkım

İlkokul iki belki de üçüm. Evimizin yan tarafında, bizimkilerin sonradan yaptırdıkları küçük bir evimiz daha vardı. İki oda bir salon taş bir ev.
Bu evimizi günün birinde, ilçemize tayini yeni çıkmış olan, bir tapu memuru, ailesiyle birlikte oturmak için kiralamıştı. Upuzun boylu, ince dal gibi, gözlüklü bir adamdı. Karısından hiç birşey anımsamıyorum ama iki kızı vardı. Sema ve Serap. Sema benim yaşıtımdı, inceydi babası gibi, uzun sarı saçları vardı. Serap, Sema'dan bir yaş küçük, daha toplu bir kızdı. Sema, daha ilk gördüğüm andan başlayarak benim için hep özeldi. Birlikte dolaşır, oynardık. Çok şey konuştuğumuzu anımsamıyorum, ama hep beraberdik. Bir kere oyun gereği öpüşmüştük de. Çok özel gelmemişti bana öpüşmek. Ama onun yanında olmak, kolunu tutmak özeldi benim için.
Annemin lahana bahçesinde, sıra sıra dizili ve göbeklerini birbirine dayamış olan lahanaların altına girer yatardık. Hiç kıpırdamaz, konuşmaz, dışardan gelen sesleri dinlerdik.
Annemler, benim Sema'ya aşık olduğumu söylerlerdi. Kızardım onlara ama galiba haklıydılar. Sema'lar bir buçuk yıl filan oturdular bizim evde. Sonra babasının tayini çıktı. Koca bir kamyon yüklenip götürdü bir gün onları. Kendimi çok çaresiz hissettim. Kalbim, metal bir levhanın altında ezildi sanki. Hiç sesim çıkmadı.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Sema'yla ilgili bölümde (öpüşme..) "özel" "özeldi" sözcükleri hariç çok güzel buldum yazılanları.. Samimiyetin yarattığı "gerçeklik" duygusunu başka ne yaratabilir ki..