29 Eki 2007

Küstüm

Kendimi bildim bileli, bir şeye kırıldığımda, hemen bir kenara çekilir ve kendime dönerim. Küserim.
Sessizce küserim, kimsenin haberi olmaz.
Ben çok küçükken evlenen ablamı saymazsak, altı kardeşli bir evde büyüdüğüm için, en küçük olduğumdan, hep el üstünde tutulmama rağmen, küsecek bir şey bulmak o kalabalıkta hiç de zor olmazdı.
Anneme küsüp, çok istediğim halde, dizine yatmazdım; ince bir kazakla, soğuktan titreyerek karlarda yuvarlanırdım, hasta olayım diye.
Babama küsüp, yepyeni ayakkabılarımla çamurlara basar, taşlara tekme atardım.
Abime küsüp, sofrada yanına oturmazdım.
Kimsenin haberi bile olmazdı benim küstüğümden. Bazen küskünlüğüm çok uzun sürerdi. Bir keresinde 6-7 yaşlarımda, yemek saatinden önce, sobanın üstündeki tencereden bir parça tavuk etini alıp tam ağzıma götürürken ablam yakalamış, elime vurarak eti yeniden tencereye bıraktırmıştı. Acıyla yutkunmuş, gözlerimden süzülen yaşlarla dışarıya fırlamıştım.
O gün sofraya oturmadım. Öğleden sonra gizlice mutfaktan aşırdığım ekmekle doyurdum karnımı. Sonraki günlerde et yemedim. Tabağımdaki etleri yanımdakine verirken et yemek istemediğimi özellikle yüksek sesle söyledim. Yemeği ablam koyuyorsa, 'bana et koyma' dedim. Et yememe eylemimi kendi kendime belki bir aydan daha fazla sürdürdüm, kimse farketmedi.
Büyüdüm, küsmelerim hiç bitmedi.
Küskünüm hepinize...

Hiç yorum yok: