16 Kas 2007

Sünnetin Faydaları

Ortaokulu bitirip lise için beni İstanbul’a gönderdiklerinde, bizimkilerin unuttuğu benimse unutulmasını istediğim bir şey vardı. Neredeyse delikanlı olacaktım fakat hala sünnet edilmemiştim. İlkokul yılları boyunca, evin en küçüğü olarak böyle bir “kötülük” yapılamayacak kadar sevimliydim. Ortaokul yılları ise annemin “naapayım kıyamıyorum” babamın ise annemi suçlayarak “küçükken yaptırtmadın, olup kurrtulacaktı ne güzel, şimdi başımıza iş çıkardın.” konuşmalarıyla geçti. Benimse, büyüdükçe bu konudaki ilk zamanlar korkudan kaynaklanan karşı çıkışım giderek ne gerek var gibi bilinçli bir dirence dönüşüyordu.
Liseye başlamak için Istanbul’a gidince, evimizde bu konuda, ateşli tartışmalar yaşanmış ki, sömestr tatiline geldiğimde benle hemen pazarlıklar yapılmaya başlandı. Çok fazla direnç gösteremedim. Tamam, olsun, fakat düğün, tören filan istemiyorum, kimseye haber verilmeyecek, sünnet olacağım ve bu iş bitecek. Benim şartlarım bunlardı. Bir haftaya iyileşeceğimi hesaplıyordum.Şartlarıma uyuldu. Temmuz ortasında kimseye haber verilmedi, her şey aile içinde planlandı. Tatoş geldi. (İlçenin tek sünnetçisi) Acımayacak, acımayacak dedi. Doğru acımadı. Sadece kesildiğini hissettim, usturanın etimden kayışını.
Tatoş, yaramı sarıp sarmalayıp içeri geçti. Üstümü çarşaf gibi bir şeyle örttüler. Tebrikleri kabul etmeye başladım. Bitmiş olmasının gevşekliğini duyuyorum. Birazdan bacağımdan aşağı bir sızıntı hissettim. Bir şeyler akıyordu. Tatoş’u çağırdılar. Hemen açtı yarayı. Kanama durmamıştı. Yeniden sardı. Bu sefer ayrılmadı yanımdan, bekliyordu. Biraz sonra sızıntıyı yeniden hissettim. Yeniden açtı. Rengi değişmiş, elleri titriyordu. Tatoş’un yüzündeki korku evdeki herkese yayıldı. Anneme “ocakta kül var mı?” diye sordu. “Ocak külü, onu eleyip getirin” dedi. Çabuk. Kanama sürüyordu. Ben yanlış bir yeri kesti galiba diye düşünüyorum. Keşke küçükken olsa bitseydi sözleri de uçuşuyordu ortalıkta. Komşunun ocağından ince elenmiş kül getirdiler. Tatoş, beni belden aşağı küle gömdü. Kanama durdu mecburen. O gece öylece kaldım. Sabahleyin erkenden gelip, külleri temizledi ve yeniden pansuman yaptı.
İki hafta boyunca yattım. Düzenli olarak pansumanlarım yapıldı, fakat bir iyileşme olmadığı gibi vücudum yavaş yavaş şişmeye başladı. 3. hafta hastaneye gitmek zorunda kaldık. (şartnamem bütün anlamını yitiriyordu, herkes duymuştu artık sünnetimi) Doktor, sünnetle pek ilgilenmedi, antibiyotikler verdi, şekerden kuşkulandı, diyet yazdı. 5. hafta yine hastanedeydim, iyileşemiyordum bir türlü. Doktor bu sefer yarama baktı ve sorunların nedeninin orası olduğunu anladı. Yarayı iyileştirmeye yönelik bir tedavi başlattı. Kül tedavisi vücuduma adeta bir mikrop yüklemesi yapmıştı.Yavaş yavaş vücudumun şişliği inmeye başladı, sonra da yara iyileşmeye başladı. Okullar açıldığında İstanbul’a doğru yola çıkarken üzerimde hala geniş bir pantolon vardı.
Oğlumun sünnetine çok uzun süre karşı çıktım ve bu konuda saatler süren tartışmalar yaptım. Bir gün oğlumun söylediği, “ama Yılmaz, herkes oluyorsa...” sözü beni bitirdi. En kestirme yoldan sünnetini yaptırdık. Benim başıma gelenlerin hiçbiri olmadı.
Yaşanabilecek olumsuzluklar için değil sadece, sünnet bana göre bir hak ihlali. Nasılsa yetişkin olunca da olunabiliyor, oysa küçükken yapıldığında geri dönüşü yok. Sağlık filan gibi gerekçeler de hikaye! Afrika’da kadınların sünnet edilmesine karşı çıkanların gerekçeleri, neden erkekler için de gerekçe olmuyor? Bunun dinsel emirler dışında bir gerekçesi olamaz. Sonuçta ben geri dönemiyorum. Cinsel birleşmeden aldığım hazzın azalmadığını nereden bilebilirim.
Sevgili Tatoş Amca sana çok kızmıyorum, ama… kestin attın sonuçta, yetmiyormuş gibi bir de küle gömdün...

Hiç yorum yok: