5 Tem 2008

Sorguda

Ölmeyi değilse de bayılmayı çok istedim. Küt diye gidecektim, her şey silinecekti birden, ama istemekle olmuyor işte.
Sorgudaki son iki günümü, 6. ve 7. günlerimi, ayakta, yürüme halinde, yemek ve tuvalet olmadan geçirdim. Çok iyi hatırlamıyorum ya falaka ya da askı sonrasıydı, amirleri emretti, “takın şu .............evladını, uygun adım, tuvalet muvalet hiç birşey yok, işerse yalatırsınız.”
Uzunca bir koridor olduğunu düşündüğüm yerde kalorifer borusu gibi bir yere kelepçelediler beni, belimden biraz yüksekte kaldı ellerim. Gözlerim, hücre dışında her zaman bağlıydı zaten. Koridorun benim yüzümün dönük olduğu tarafı bana cammış gibi geldi, Konak’a bakıyordu hatta, tabi camlar boyanmış. Kelepçelendiğim yerde sürekli yürüme halinde olmak zorundaydım, azcık duraksayınca arkadan tekme geliyordu, yanında da çoğunu ilk kez duyduğum küfürler.
T.C. İzmir Valiliği Emniyet Genel Müdürlüğünün bilmem kaçıncı katındayım. Konak’tayım. Hatta gözüm açık olsa, camlar boyalı olmasa, müthiş bir manzararaya bakıyor olacağım. Burada yüzlerini bilmediğim insanlar var, aile babaları, devletimiz onlara maaş veriyor, onlar da devleti bizlerden koruduğunu düşünüyor, özveriyle çalışıyor bu uğurda, onların yüzleri yok, tekmeleri, tokatları, sopaları var. Bir de dilleri var korkunç küfürler ediyorlar.
Zaman geçtikçe ayakta durmak, yürümek çok zorlaşıyor. Asıl tuvalete gitmek isteğim hızla artıyor, idrarım acı acı yakıyor. Bayılmayı çok istiyorum. Olmuyor. Ara sıra benim küfürbaz tekme atıcım, birileriyle konuşuyor o sırada yürümeyi kesebiliyorum. Gece olunca da uyur her halde diye düşünüyorum fakat sanırım 12 de nöbet değişiyor. Benimki yeni gelene, “uygun adım, hiç bir şey yok” diye beni teslim ediyor böylece taze ve güçlü bir tekmeleyicim oluyor. Bayılmayı çok istiyorum, atayım diyorum kendimi, zaten bağlıyım, ancak bulunduğum yerde yığılır kalırım, yutarlarsa biraz güç toplarım hiç değilse. Bırakıyorum kendimi, kelepçe biraz elimi acıtıyor, "bayıldın mı lan ..... koduğumun çocuğu, ben sana bayılmayı gösteririm" diye böğürerek anında çullanıyor üstüme, çok kötü girişiyor.
Tuvalet dayanılmaz bir hal alıyor ve her şeyin önüne geçiyor.

Azar azar bıraksam, kontrol edebilir miyim? Küçükken, köyde, orda burda işerken biri gelirse filan anında kesebiliyordum işemeyi. Azıcık bırakayım, ikinciyi bırakana kadar zaten önceki kurur bile. Üzerimde kot pantolon var, belli bile olmaz diye düşünüyorum.
Bırakıyorum. Azcık.
Oh biraz rahatlıyorum..
Duruyorum. Azcık.
Durabiliyorum, fakat azcık. İkinci postayı hemen bırakmak istiyorum, çok güçlü bir istek bu.
Bırak- bekle, bırak- bekle tuvaletimin tamamını yapıyorum. Her şey biraz hızlı oluyor galiba, beklediğim kuruma gerçekleşmiyor, pantolunumdaki ıslaklığı duyuyorum, kuruyana kadar beni buradan almasalar bari diyorum, resmen altıma işedim be... çok utanıyorum...
T.C İzmir Valiliği Emniyet Genel Müdürlüğü’nde,
Konak’ta, 21 yaşında...

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Yorum yapmak zor, neyi yorumlayacaksın şimdi? ben en iyisi paylaşımından başlayayım;
sıcacık, insani ve yürekli,
ee kolay değil yani böyle bir hali anlatmak... oysa içimizde saklı kaldıkça ağırlaşıyor bazı şeyler. tıpkı yazmak kadar zor yorum yapmak ... anlaşıldığını hissetmeni, yeniden yaralamamayı vs. bir sürü şeyi düşünüyor insan..

Artık hiç bir şeyin kutsanmayacağını öğrenmiş yaşlardayız diye başlayarak sana bir şiir bulayım derken rastladığım şiiri ekleyeyim...

İşkence

Ne zaman elektrik verilse
bedenimin tek bir hücresine
aydınlanıyor yurdumun
lambasız bütün evleri

Sunay Akın

şimdi kimbilir ne çağrışımlar olmuştur sende de. yine de hayata şiirden bakmak iyi geliyor insana..

Ama ben şunu demek isterim, hiç bir gerekçe ile kimseye şiddetin onaylanmadığı bir dünya onu hayal eden insanların sayısıyla orantılı olarak artacaktır.

Şimdi Duran olsa çok komik şeyler yazardı eminim... ee bu da onu özleme nedenlerimizden birisi... Onu amınsayınca şöyle derdi diye düşündüm;
sen yine de bir daha çişin gelirse hepsini fıyktırıver gitsin..

sevgiyle kal,

Adsız dedi ki...

bir şey demeden geçememek ve fakat,
bir şey diyememek...
bir şeyler saklıydı gülümseyen gözlerinde görmüştüm,
buymuş...

narkız