20 Ağu 2008

Oynadığım Oyunlar 1 / Çelik Çomak

Ortaokulu bitirene kadar, Muş'un Bulanık ilçesinde geçirdiğim çocukluk yıllarımla ilgili baskın duygum hep canımın sıkıldığıydı. Kışları soğuk ve yağışlı, yazları sıcak ve kurak geçen bu coğrafya, oyun oynamak için çok da elverişli değildi. Herşeye rağmen keyifle oynadığım oyunları, benim oynamayı pek sevmediğim ama mahalle çocuklarının oynadığı oyunları bir bir anımsıyorum.
Severek oynadığım oyunlardan biri çelik çomaktı.
Oyun için her oyuncunun 50-70 cm bir ağaç sopası olurdu elinde ve bir tane de ortak 15-20 cm boyunda çomak gerekirdi. Oyun iki takım halinde oynanırdı, ideal takım sayıları 3-3 veya 4-4 idi. Eğer yeterli oyuncu yoksa 2-2'i de oynanabilirdi.
Oyuna ilk başlayacak takım kurayla belirlenirdi.

Toprakta bir başlangıç noktası oluşturulur (5 cm çapında bir çukur) bu noktanın etrafına 2 metre çapında bir çember çizilirdi. Başlayan takımın ilk oyuncusu başlangıç noktasından elindeki sopayla çomağa vururdu (önceden belirlenmiş bir doğrultuda) rakip takım oyuncuları ise bu vuruş yönünde belli aralıklarla ellerindeki sopalarla dizilir beklerler ve gelen çomağı havada vurmaya çalışırlardı. Eğer çomağa yere düşmeden önce sopalarıyla vurabilirlerse atışı yapan oyuncu yanar sıra takımın öbür oyuncusuna geçerdi. Havada vuramazlarsa, çomağı yere düştüğü yerden alıp, yere çizilmiş çemberin içine atmaya çalışırlardı, çemberdeki oyuncu ise çomağın çembere girmesini engellemeye çalışırdı. Çomak çembere düşerse sıra öbür oyuncuya geçerdi. Eğer çomak çembere girmezse bu sefer düştüğü yerde, önce uç tarafına vurularak havalandırılır sonra havadayken yeni bir vuruşla çemberden uzaklaştırılmaya çalışılırdı.
Uzaklaştırılma başarılı olmazsa karşı takım bu sefer çok daha yakında olduğu için çomağı çembere daha rahat atabilirlerdi.
Başarılı olmak, çomağı çok uzak mesafelere gönderebilme ve havada çomağı vurabilme becerilerine bağlıydı. Tabi sopanın ağacının kalınlığı ve kalitesi de çok önemliydi. Severek oynadığım bir oyundu, vuruşu eğer çomağın uygun yerine tutturabilirsem öyle bir vınlamayla giderdi ki kimse tutamazdı.
Bu oyun sadece ilkbahar ve sonbaharda oynanabilirdi. Fakat hem uygun havayı bulmak hem oynayacak arkadaşları bulmak ve oyunu başlatmak çok zordu. Her yer bu mevsimlerde genellikle çamur olduğundan, oyun sonunda evden azar işitmek işten bile değildi.
Bazen daha takımları oluşturma aşamasında, bu bizden olsun, o sizden olsun derken oyun hiç başlayamazdı. Oyun kurulamayınca, mahalleli çocuklar arasında çoğu zaman itişip kakışmaca başlardı ki, bundan hiç hoşlanmazdım, sinir olup bir kenara çekilir onları izler veya eve kaçardım.

Hiç yorum yok: